Yarattigimiz Gercegimiz ve Mutsuzlugumuz



Burada bilmediginiz bir seyden bahsetmeyecegim. Muhtemelen gormekten kactiginiz bir seyden bahsedecegim. Gormezden geldigimiz. Sosyal medya artik hayatimizin kacinilmaz bir parcasi. Ne kadar kullandiginiz, ne kadar dahil oldugunuz ya da ne kadarina maruz kaldiginiz size bagli. Ancak, sosyal medyasiz bir hayat basinda da, televizyonda da, eglence sektorunde de, is aradigimiz surecte de hayatin her yerinde. Sosyal medyayla birlikte sanal bir baska hayat, gerceklik yarattik. Bu sanal gerceklik yasadigimiz gundelik hayatin bir aynasi olabilir, ya da personamizi orada konusturuyor olabiliriz. ancak , boyle bir hayat var. Sanal. Ancak sanal artik bildigimiz bir sanal degil. Sanalin kabul gormus bir gercekligi var. Sanal gerceklik.

Is aradiginiz surecte isverenler Linkedin profillerinizi gormek istiyor. Zayif, ilgi gosterilmemis Linkedin profilleri isverenlerin, insan kaynaklari uzmanlarinin gozunde alt siralara iniyor. Ozensiz buluyorlar, profesyonellikten uzak vb.

Tinder’da biriyle tanisiyoruz. Yetmiyor, google arastirmalari, facebook’tan ulasma yollari, instagram likelari… kimleri takip etmis, nerelerde geziyor, sorularindan karsimizdaki kisinin sosyal statusune karar veriyoruz. Neye gore begeniyoruz? Bizim statumuzden ustunse ya da bize denkse. Cok mu genelledim? Belki. Muhtemelen bilmediginiz bir sey de soylemedim.

Levent Erden’in bir konusmasindan yola cikarak dusunmeye basladim. Sanayi Devrimi’nden itibaren kendini hizla genisleten kapitalizm bize sahip olma gudusunu asiladi. Satin alma gudusu. Para kazanma gudusu. Daha fazlasina sahip olma gudusu. Bunun bir kara delik oldugunu, insani yuttugunu, korkunc gelecegin bizi bekledigini, tuketim toplumunun yalnizca insan psikolojisine degil dogaya da zarar verdigini hep duyduk. Ancak sosyal medya ve onunla birlikte ortaya cikan yaratilmis sanal gercekliklerde, insanin icindeki aidiyet duygusu kasinmaya basladi. Birilerine, bir seylere, futbol takimlarina, siyasete, sosyal sifatlara daha cok ihtiyac duymaya basladik.

Kendimize profiller olusturduk. Bu profillere bizi karsimizdaki insan nasil gormek istiyorsa o boyalari surduk. Gizemli, namuslu, zengin, acik, kapali, irkci, humanist, vegan, aktivist vb. Buraya kadar da bilmediginiz bir sey soylemedim. Ancka bu olusturdugumuz profillerin yanisira bir de insanlari takip etmeye basladik. Bizim gibi olanlari. Ya da imrendigimiz hayatlari. Oldugumuzu ya da olmak istedigimizi. Ve belki, olmak istemedigimizi, o da kendimizi iyi hissetmek icin, belki? Biz bu profilleri olustururken bu platformlarin eli armut toplamadi. Ayse’yi takip ediyorsun madem, Asli’ya da bak o da seninle ayni kafadan, dedi. En son bu kitabi okumussun, o halde su kitabi da okursun, dedi. Kendim tektip bir insan olmakla kalmayip, etrafimi da kulturel birikimimi de tektiplestirdim. Yukaridan bakinca birbirinin ayni koloniler halinde yuruyen, birbirinden habersiz, farkli farkli gruplar goruyorum. Birbirlerinin hayatlarina bir iki like’la degen. Gecici mutluluklar asilayan. Baskasinin mutlulugundan ya da mutsuzlugundan beslenen grup grup tekduze insan. Insanin kendi kendini manipule etmesine bundan daha kolay bir olanak saglanamazdi.

Kendi sanal gercegimizi hatta kendi gercegimizi yaratiyoruz. Ancak ben bu gercegi yaratirken baska bir dunya mumkun demek istiyorum. Uc maymunu oynuyor, bana dokunmayan yilan bin yasasin diyoruz. Korlesiyor, duyarsizlasiyoruz, cunku gormuyoruz. Gormek istemiyoruz.

Ornegin, bir lider gelsin bizi kurtarsin. Dunyaya baris getirsin. Sokaklar temizlensin, istiyoruz. Surekli talep ediyoruz. Baris istiyoruz ama komsumuzla kusuyoruz. Kurtarilmak istiyoruz, ama birbirimizi kurtarmiyoruz. Cahili cehalete, mutsuzu mutsuzluga biz hapsediyoruz. Cunku derdimiz oyle ya da boyle basimizdan askin! Gelsin bir lider, bizi kurtarsin. Sokaklar temiz olsun, copumu copcu sokaktan toplasin. O yapmiyor, ben neden yapayim diye diye diye birbirimizi pislige, kotuluge, mutsuzluga ittik. Itiyoruz.

Sokaktaki insana gunaydin demiyoruz; ama gunaydin tiviti atiyoruz. Cok acayip. Gunaydin densin, istiyoruz. Ama sokakta ilk adimi biz atmiyoruz.

Herkes kapisinin onunu temizlemeye ve temiz tutmaya baslasin.

Baska annelik de mumkun!

Sosyal medyadan cocugunu ‘’onun rizasi olmadigi’’ gerekcesiyle uzak tutmak, ona bir album hazirlamak ya da cocugun tatliligi sebebiyle markalarla isbirligi yapip para kazanmak… Bunlar secim. Ebeveynlik secimi. Cocugun rizasi olmadan onun fotograflarini paylasmaya ses edenlerin Ensar Vakfi’nda ortaya cikan faicaya uc gun konustuklarini gordum. Konusmak yapabileceginiz tek eylemse, bir seyleri degistirmek icin her gun konusacaksiniz. Istikrarli olmalisiniz. Hangisi cocuga daha cok zarar verir, hangisi kolayiniza gelir; sosyal medyada cocugunun fotografini paylasip para kazanan anne mi daha kotu, Ensar Vakfi mi daha kotu, kim daha kotu. Vicdaniniz nerede basliyor, nerede bitiyor. Iste gormeyi sectiginiz sanal gerceklik size her gun fotograflanan cocuklari gosteriyor, ancak gormek istemediginiz yerde cocuklar tecavuze ugruyor ya da satiliyor. Eger cocuk haklariysa savasiniz, cifte standartiniz olmasin.

Baska annelik de mumkun!

Hamilelik suresince 35 kilo almak da, 8 kilo almak da mumkun. Kimse hamilelik kilolarini vermek zorunda degil. Sokaktaki toplum baskisi, simdi oldu basimiza instagram ‘’kesfet’’ ya da ‘’takip ettiklerim’’ baskisi. Eger yarattiginiz sanal gerceklik sizi mutsuz ediyorsa, kolayi var, yenisini yaratin! Sokaklari, sokaktaki gercekligi degistirmeniz zaman alir; sistemi, iktidari degistirmeniz zaman ve guc alir; ancak telefonunuzu elinize aldiginizda baktiginiz ince vucutlar, fit anneler, mutlu aileler, gezen insanlar sizi mutsuz ediyorsa; gerceginizi degistirin!

Baska annelik mumkun!

Hamileligin ay ay, gun gun paylasilmadigi…

Dogum aninin, dogum fotografcisinin instagram hikayesinde paylasilmadigi…

Annenin aci icinde ikindigi, babanin caresiz bakislarinin kameraya yansidigi anlarin paylasilmadigi…

En guzel, en yeni, en pahali kiyafetlerin cocuklara giydirilip, sokak onunde, bina onunde, agac icinde ozel cekimle (!) fotograflarinin paylasilmadigi…

O annelik de mumkun. Inanin bana. O anne de cocugunu her anne gibi seviyor. O anne de var, o anne de mutlu, o anne de yeterli (!), o anne de guzel.

Neden paylasiyoruz…

Utanacak bir sey yok.

Hepimiz yalniziz.

Sevilmeye, kabul gormeye ac dogduk.

Doymaya calisiyoruz.

Az az.

Gun gun acikiyoruz.

Like like doyuyoruz.


Cocuklarinizi cok sevin. Her kosulda cok sevin. Onlari kanatlariniz altina almayin. Onlari kanatlandirin. Kendilerini sevmeyi, sizin kendinizi seviyor olusunuzdan gorsunler. Kendinizi sevin. Oyle ya da boyle. Sevin.


Sevgiyle,

Yorumlar

Popüler Yayınlar