Yok



Yok, nedir bilmeyerek buyutuldum. Ebeveynlerimin belki de yaptigi en buyuk yanlis buydu. Bize, (uc kiz kardeş) yoku öğretmediler. Yoktan ve yokluktan bahsetmediler. Yoku ve yokluğu hissettirmediler. Aile birligimiz her ne koşul olursa olsun bes kişinin birlikte aksamlari masaya oturup (cit cikmayacak, sohbet konusu bulunamayacak bile olsa) birlikte yemek yemesi kuralina uygun olarak şekillendirildi. Her zaman bir seyler vardi. Ev içinde yok olandan, yok olacak olandan, yokluktan bahsedilmezdi.
              
  On yasimdayken ‘’site’’ kavramiyla tanistim. Apartman dairemizden, sokaktaki arkadaslarimdan, komsum olan okul arkadaslarimdan ayrilmistim. Site, denen bir yere konmuştum. Yeşillik var iste, demişti babam. Bak, bu da bisikletin. Arkadaslarimi unutmam kisa sürmüştü, ama asil sorun arkadaslarimdan ayrilmak değilmiş, onumde daha buyuk zorluklar varmis. Yeni okulumun ilk gunu. Sans bu ya, ilk ders de Ingilizce. Herkes anadili gibi Ingilizce konusuyor. Hep bir agizdan soyluyorlar o sarkiyi, ‘’Itsy bitsy spider…’’ Ilk ogrendigim Ingilizce kelime ‘’spider,’’ oluyor.
                Hala yoku bilmiyoruz. Gun gectikce var ile doluyoruz. Degisen yalnizca evimiz, okulumuz degil. Surekli yurtdisina tatile gitmeye de basliyoruz. Babam omzuma dokunuyor, hadi, sen konusursun. Soyle. Ben de ailenin tum sorumlulugunu ustlenmis yasindan buyuk havalarla konusuyorum. Ne konusuyorum sanki, uc kola, bir su diyorum. Tesekkurumu eksik etmiyorum. Bir gozum de babamda ama, gurur duyuyor mu benimle?
                Yok hala bilinemiyor bizim ailede. Para istiyorum mesela. O ne demek! O ne demek! ‘’Parayla ne isin var senin? Ne istiyorsun? Neden istiyorsun?’’ Cok sukur mu denir, ne denir ki simdi. Bir dedigimiz de iki edilmedi. Var miydi ama bir seyler gercekten? Kim bilir. Asla olmeyecekmis gibi yasayan babam, var ettigi, elle tutturdugu her seyi bir gecede, aramizdan ayrilisiyla, kendisiyle birlikte yok etti. Ama dur, henuz oraya gelmedim. Henuz yokun inkarindayiz.
                Bir sabah kardesimin cigliklariyla uyandim. Yok, babamin olumunden bahsetmiyorum. Kedimin olumunden bahsediyorum. O gece sabaha kadar bilgisayar basinda goz pinarlarimi kurutmusum, sabaha karsi uyumusum. Panjuru da cekmisim yerin dibine. Mumkunse aksama kadar uyurum. Yazin ortasi, kimse de karismaz. Ilgi, sevgi ayni para gibiydi bizim evimizde. Gormedik ama orada oldugunu biliyorduk. Yoklugunu da hissetmedik. Sorsan, dokunduk mu? Ben dokunmadim. Digerlerini bilmem. Ne diyordum, kedim. Kedim oldu sicak bir Agustos sabahinda. Ben olumun ne oldugunu, sabah aksam kendisine konustugum kedimin, bir martinin pesine camdan atlamasiyla ogrendim. Kucagima aldim onu, nefes nefese kalmisti. Dikmisti gozlerini gokyuzune. Sarildim, sarildim. Agladim. Hastaneye goturdum. Ertesi gun ziyaretine gitmek icin uyandim. Su iciyordum. Annem arkamdan seslendi. ‘’gitme, oldu.’’ Bizim evin olumle tanismasi, kedimin olumuyle gerceklesti. Artik evde bir birey yok.tu. Yok’la o gun tanistik.
                Ancak, bizim ev bu. Lavantalar topladim bahceden. Kapiya kedimin fotografini yapistirdim. Lavantalarla cerceve yaptim. Eve gelen kim olursa olsun kapida onu karsilayan kedim, kapinin ustundeki fotografiyla geleni karsilamaya devam edecekti. Guzel kokusuyla. Ben yokun kabulu pesindeydim. Sabah uyandim. Fotografini kaldirmislar. Kediden de, gidisinden de eser yok. Ne oldu, dedim. Baban cok uzuldu, kaldirdik, dedi annem. Iste boyleydi bizim ev. Yokun inkarindaydi her daim. Bense iki yil sonra kedimin yoklugunu kabullenip, yoklugunu varliga cevirmeye karar verdim. Kapidan kaldirdiklari fotografi vucuduma dovme yaptirdim. Ben yokun pesindeydim, neydi bu durmadan kacirdiginiz, inkarina sigindiginiz yokluk?
                Hayat, sanki gidene de ders vermek istiyor. Sen misin, cocuklarina yok’un ne oldugunu ogretmeyen, boyle ogretirsin iste! Bir gece yarisi annem ciglik atti ve uyandim. Bu sefer evet, babamin oldugu gunden bahsediyorum. Kendisini kalp krizinden, kollarimda on dakika icinde kaybettik. Uzerine ozenle utulenmis beyaz carsaflardan biri ortulu. Yere uzandim. Haliyi cekistirip inkar ediyorum yoklugunu. Buradasin iste! Birkac sakinlestirici igne, yine buradayim bak. Sen de buradasin, iste! Ce-ee! Babamin yoklugunu idrak etmemiz biraz zaman aldi. Yaklasik bes sene kadar. Kendisi giderken yalnizca yokluk ogretisini birakti. Elle tutulur, sayilan, sayilamayan ne varsa bir gecede elimizden gitti. Zaten elimizde de degildi. Bizim parayla ne isimiz olurdu zaten, di mi.
                Gecenlerde biri bana annelikten ne ogrendigimi, kizima bir ogut hakkim olsa neyi ogutleyecegimi sordu. Kahkaha atarak yoklugu ogretiyorum, dedim. Yoklugun var oldugunu, yoklugun hep var oldugunu. Bu sabah, ben bu anilari dusunurken, Juliet parmaginda bir orumcek gezdiriyor. Bir agizdan soyluyoruz o sarkiyi kizimla simdi, itsy bitsy spider…

Yorumlar

Popüler Yayınlar