Gogsundeki Kuslari Ucuramayanlara Bir Hatirlatma

Bir aksam arabadayiz, gunes yine hic isitmadan batiyor yavasca. Bende bir suskunluk, ‘’Ne soylesem anlamayacak’’ sikkinligi, yapraklarda ‘’Simdi kim dusecek de yerden toplanacak’’ durgunlugu… Hep dinledigimiz radyo istasyonu caliyor. Jazz istasyonu sorsan, ancak durmadan ayni seyleri caliyorlar. Yeni bir kanal bulmaya hevesim yok, arada bir sasirtiyorlar bizi. Biz ayni kanali dinlemeye inat ettikce, ayni kanal da ayni seyleri calmaya inat ediyor.
Hollanda insan eliyle kurulmus bir ulke. Sular mi yukseliyor, karayi arttiralim. Su en cok nereye uzak? Iste tam buraya, ulkenin gobegine. O zaman biz buraya istasyonu kuralim. Radyo burada olsun, deyip anteni koyuyorlar tam ortaya. Hilversum’a gelirseniz anteni gorursunuz. Etrafinda da ufak ufak villaciklar, radyo sirketleri… Sonra sektor buyuyor, biraz uzaginda; ama yine etrafinda donen baska binalar goruyorsunuz, televizyon sirketleri… Gozumun onune, yasindan dolayi yer cekimine yenik dusmus omuzlari, gencken ortalikta cok dolanan; ama yillar gectikce hareketleri biraz yavaslayan; ama asla bisiklete binmeyi ihmal etmeyen; oturdugu koltuga seneler once ilk defa oturmus, kendini de koltugu da eskitmis iki adam geliyor. Bu iki adam benim dinledigim radyo kanalinin sahibi olmali. Surekli ayni sarkilari calmaya inat eden iki adam…
Birden bagira cagira aglamaya basliyorum. Sevgilim ‘’Ne oldu?’’ diyerek sicriyor. Amy caliyor, diyorum. Yine Amy ve yine ayni sarki diyerek hickiriklara boguluyorum. Degistir o zaman kanali, diyerek bir baska kanali aciyor. Bir ic cekip gozlerimi deviriyorum. Agaclarda hala kaderine bagli yapraklar…
Simdi de solaryum muzigi caliyor. Bilirsiniz iste, gereginden fazla tempolu, araya rap sikistirilmis, corba muziklerden biri. Spor salonunda calinan ucuz muziklerden. Sizi motive etmesi gerekirken, hayati sorgulatan, bir insan bunu nasil uretir de piyasaya surer, hadi surdu diyelim; kim dinler? Dedikleri…
                Zorlaniyorum. Donecek bir evim, gidecek bir yerim olmamasindan zorlaniyorum. Ruhum hep araftaydi, bedenimi de bu arafa alistirmakta zorlaniyorum. Nerede degilsem orada olasim var. zorlaniyorum. Kendimle beraber bu zorluga baskalarini da suruklemekten korkuyorum. Yeni bir merhabaya, kendimi anlatmaya, anlattigima degecek mi kaygisina, bitmeyen yorgunluguma, bitmeyen yollara, yollarda ne olacak sankilere, kendi kendime edildigim hapislere… tum bunlara alismakta zorlaniyorum. Etrafinda bilmedigin bir dilden konusmalar seni kendine donduruyor. Kolay degil, bak yine gidecek yolun var, kitaplara da kacamazsin, gel buraya gel, bak Suraya. Bak surasi yaran senin. Ufleyemedin.
                O zaman dur, suraya tutunayim, gunesin acisina, yesilin tonuna, cocugun gulusune tutunayim. Birak tutunayim iyi ne varsa, duserken yalnizca kafami, kolumu bakacagimi vurmuyorum; ayni zamanda kusuyorum da. Dur, surada az soluklanayim.
Yenidoganlari izleme sansiniz oldu mu hic? Ne kadar yavas hareket ettiklerini fark ettiniz mi ? yavasca kendilerini, havayi oksuyor gibi hareketlerle kollarini goguslerinde birlestirmelerini. Ellerini yavasca agizlarina goturuslerini. Bacaklarini karinlarina cekip uyuyuslarini… izleyebildiniz mi hic ? Bir yenidoganla yeteri kadar vakit gecirdiginizde onunla birlikte siz de yeniden doguyorsunuz sanki. Her sabah, yeniden, yepyeni hayat. Bazi anneler icine girdikleri rutini bir girdap olarak gorup kendilerini bir akisa birakiyorlar. ‘’Cok yoruldum, kendime vakit ayiramadim, bir kucaktan dusmedi !’’ Bunlar hepimizin agzindan bir anda cikan yorgunluk ve bitkinlik cigliklari. Bir mola verip de dus alabildigimizde, gokyuzune sebepsizce bakabildigimizde ; bir basimiza nefes alabildigimizde hatta ve hatta yuruyus yapabildigimizde rahatliyoruz. Ben cozumu bebegimin akisina kendimi kaptirmakta buldum. An’a bakinca ic daraltan, genele bakinca durmadan uzunca tesekkur nefesi alip verdiren bir yenidogan donemi yasadim. Her gune ‘’bugun yepyeni bir gun’’ diyerek basladim. Sozde degil, gercekten. Geceleri uykuya dalmadan once gun icinde durmayan zihnimin ve bedenimin beni cok yordugunu dusunup ; bugun de bitti, yarin yeni bir gun, diyerek kendimi sakinlestirdim.

Juliet simdi uc aylik. Sanki hayata simdi basliyor gibi. Kendince sohbet etmeye, sabahlari beni kahkaha atarak uyandirmaya basladi ya da donencesine laf atarken buluyorum onu. Krese de basladi, artik haftanin dort gunu kreste. Dun aksam yemek yaparken yagmur yagmaya basladi. Hava birden sogudu ve karardi. Soyle bir salona dogru bakinca kendimi gulumsemekten alamadim. Viski oyuncagini kemiriyor, sevgilim televizyon izliyor,  Juliet baykusuna bir seyler soyluyor… Gecen kis soguktu bu salon, ruzgar bahcenin kapisindan islik caliyordu, Viski yine oyuncagini kemiriyordu; Juliet karnimda; genellikle aksamlari hareket ediyordu. Herkes gibi ben de bana huzur veren sahneye bakip, zaman ne garip, dedim. Bir daha ‘’gecmiyor zaman,’’ diye sikayet etmeyecegim, dedim. Hep derim. Hep de sikayet ederim.

Yenidoganlari izleme sansiniz oldu mu hic? Juliet artik bir yenidogan degil. Onun yenidogan doneminden geriye yalnizca havada salinan agir hareketleri kaldi. Neden surekli avuclarini kapatip durdugunu, kucagima alip da yatagina koyarken yasadigi dusme refleksiyle havayi yakalamaya calisan avuclarini, korkarak  havaya kalkan kollarini, sonra yavasca avucunda toplanan kucuk parmaklarini dusundum. Gece hatta gun boyu acmak istemedigi avuclarini, kendine tutunusunu… Simdilerdeyse yumusak ne varsa ona dokunmak istiyor. Muslin bezleri, battaniyesini sikica tutup inceliyor. Hayat boyle devam edecek… Tutunacak dallar, kisiler, umutlar, gercekler, anilar, gecmis, gelecek, gun… Tutunacak ne varsa, sikica tutunacaksin… Guzel gunlerin olacak, buyuk hayalkirikliklarin. Gogus kafesin daralacak. Bir yumru iceride. Cekirge gibi olsa iyi. Birkac sicrayisinda yakalarsin. Kus gibi bir yumru oturacak gogsune. Duvardan duvara carpacak kendini. Yakalayamayacaksin. Durmayi ogreneceksin sonra. Derin nefesler alip ruzgarini dindirmeyi. Kus da duracak seninle. Sakinlesecek. Sonra bir baska nefesle alacaksin onu avuclarinin icine, salacaksin gokyuzune. Boyle boyle yumrular oturacak gogsune. Kus, cekirge, kaplumbaga ve dahasi… Kacmak isteyeceksin; kacarsan sana daha da tutunacak kus. O sana tutundukca, sen baskasina tutunmak isteyeceksin; ama ben sana nasil dogduysan onu; surekli kendine tutunusunu hatirlatacagim…




 

Yorumlar

Popüler Yayınlar